Tüydeki Metin :

Kral Lear

İliklerimize kadar işleyen bu gözü dönmüş fırtınayı

Çok önemsiyorsun sen. Öyledir belki sana göre;

Ama hastalığın büyüğü bulunduğu yerde, küçüğü hissedilmez.

Bir ayıyla karşılaşsan elbette kaçarsın;

Ama kaçtığın yol çıkıyorsa kükreyen denize,

Döner, kapışırsın ayıyla.

Ruh huzurluysa, beden duyarlıdır

Oysa ruhumdaki fırtına körletti tüm duygularımı,

Yalnız şuramda, içime oturmuş, beni kıvrandıran bir şey var:

Evlat nankörlüğü!

Bu, tıpkı ona ekmek veren eli ısırmak gibi değil mi?

Ama can evinden vuracağım onları!

Hayır, artık ağlamayacağım. Böyle bir gecede

Yüzüme kapıyı çarpıp beni dışarda bırakmak ha!

Yağın yağmurlar, boşanın! Dayanacağım her şeye rağmen!

Böyle bir gecede! Ah Regan, Goneril!

Cömert gönlümün size her şeyini verdiği sizi seven yaşlı babanıza hem de!

Yo yo, işte deliliğe giden yol bu; kaçınmam gerek bundan!

Artık düşünmemeliyim.

Sen gir dostum; kendi rahatına bak sen.

Bu fırtına hiç olmazsa,

Beni daha fazla yaralayacak düşüncelere dalmama izin vermiyor.

Yine de girelim ama.

Hadi çocuğum, sen gir önce

Ahi evsiz barksız yoksulluk

Hayır, sen gir. Ben önce dua eder, sonra uyurum.

Çırılçıplak biçareler, her kimseniz,

Bu acımasız fırtınanın sellerine göğüs gerenler,

Başlarınızı sokacak bir damınız olmadan,

Bir deri bir kemik kalmış bedenlerinizle,

Lime lime olmuş paçavra giysilerinizle,

Nasıl koruyabiliyorsunuz kendinizi böyle havalarda?

Garip, ben bunları hiç düşünmemiştim şimdiye kadar!

Ey dünyanın yüce ve kudretli kişileri,

İşte size kayıtsız yüreklerinizi iyileştirmenin ilacı:

Bu zavallıların çektiklerini siz de çekin ki,

İhtiyacınızdan fazlasını onlara verip

Tanrıların şimdikinden daha adil olduğunu gösterebilesiniz.

Bir buçuk kulaç, su bir buçuk kulaç! Zavallı Tom

Aman buraya girme, amca. İçerde hayalet var. İmdat, imdat!

Korkma, ver elini bana. Hey, kim var orada?

Bir hayalet, bir hayalet! Adı Tom’muş.

Sen de kimsin? Orada, samanlar içinde ne mırıldanıyorsun?

Hadi, dışarı çık!

Kaçın, kaçın! Kötü ruh peşimde! Keskin akdikenden soğuk rüzgar esiyor. Hadi yat da soğuk yatağına, ısınsın kemiklerin.

Sen de mi varını yoğunu kızlarına verdin de bu duruma düştün?

Zavallı Tom’a kim ne verir ki? O kötü ruh neler çektirmedi zavallıya: ateşlerden ve alevlerden, ırmaklardan ve anaforlardan, çamur ve bataklıklardan geçirdi onu. Neler yapmadı neler: yastığının altına bıçaklar, balkon parmaklıklarına ilmikli ipler, lapasının yanına fare zehri koydu. Sırtımı sıvazladı, doru bir at sırtında sırat köprüsünden tırıs tırıs geçirdi, haindir diye kendi gölgesini kovalattı. Tanrı beş duyunu da korusun senin! Tom üşüyor. Tanrılar kasırgalardan korusunlar seni! Seni göktaşlarından, bulaşıcı hastalıklardan uzak tutsunlar! Zavallı Tom’a bir sadaka versene. Bak, kötü ruh nasıl da eziyet ediyor ona. Ben şimdi onu yakalarım. İşte orada. Şimdi de burada. Yine oraya git.

William Shakespeare, Kral Lear, Çeviri: Özdemir Nutku, Remzi Yayınevi, 1986